Burdur’da 2025 yılı içerisinde kayıtlara geçen başıboş köpek vakaları, şehirde artan bir güvenlik ve yaşam kalitesi sorununa işaret ediyor. Resmî verilere göre, yılın Nisan, Mayıs, Eylül, Ekim ve Kasım aylarında toplam beş farklı olay meydana geldi. Olayların çoğunun Emek Mahallesi KYK mevkii ve çevresinde yaşandığı bildirildi.
Vatandaşlar, özellikle gece saatlerinde sahipsiz köpeklerin toplu halde dolaşmasının günlük yaşamı zorlaştırdığını dile getiriyor. Yalnız yaşayan kişiler ve çocuklu aileler, bu durumun hem güvenlik hem de psikolojik açıdan rahatsızlık yarattığını belirtiyor. Boş arazilerin sahipsiz hayvanlar için barınma alanına dönüşmesi de sorunun büyümesine neden oluyor.
Türkiye genelinde de benzer bir tablo dikkat çekiyor. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde son iki yılda parklar, okul çevreleri ve boş arsalar başıboş köpek şikayetlerinin yoğunlaştığı noktalar arasında yer aldı. 2024 ve 2025 yıllarında bu konuyla ilgili yapılan bildirimlerin sayısında gözle görülür bir artış yaşandı.
Uzmanlar, başıboş hayvan sorununa yalnızca güvenlik açısından değil, aynı zamanda hayvan refahı açısından da yaklaşılması gerektiğini belirtiyor. Rehabilitasyon merkezlerinin kapasite yetersizliği, sahipsiz köpeklerin kent merkezlerine yönelmesine yol açıyor. Burdur’da ise rehabilitasyon ve barınma imkanlarının sınırlı olması nedeniyle köpeklerin özellikle yiyecek arayışıyla belirli bölgelerde toplandığı ifade ediliyor.
Burdur Sahipsiz Hayvanları Koruma Birliği, konuyla ilgili çözüm planları hazırladıklarını ve şehir genelinde daha etkin kontrol mekanizmaları kurmayı hedeflediklerini açıkladı. Ancak vatandaşların endişelerinin sürmesi, konunun yerel gündemde daha geniş biçimde tartışılmasına yol açıyor.
Hayvansever dernekleri ise toplumsal çözüm vurgusu yaparak, “Sokak hayvanlarının yaşam hakkı gözetilerek düzenlemeler yapılmalı” görüşünü dile getiriyor. Vatandaşlar ise, hem bireysel güvenlik hem de çevre düzeni açısından daha somut adımlar beklediklerini ifade ediyor.
Uzmanlar, sorunun yalnızca yerel yönetimlerin değil, tüm toplumun ortak sorumluluğu olduğunu belirtiyor. Yetkililer, “Çözümün uzun vadeli, insani ve dengeli bir yaklaşımla sağlanması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.